Babalar Gününün Tarihçesi: Bir Amerikan İç Savaşı gazisinin kızı olan Sonora Smart Dodd, Anneler Günü gibi babaların da bir günü olması gerektiğini düşünmekteydi.[1] Dodd’un babası annelerinin yokluğunda 6 çocuğunu tek başına büyütmüştü.[1] Babasının doğum günü olan 5 Haziran’ın Babalar Günü ilan edilmesi için çalışmalara başlamış ama bu çalışmalar o tarihe yetişemeyerek kutlamalar haziran ayının üçüncü pazar gününe ertelenmiştir.[2]
Babalar Günü ilk kez 19 Haziran 1910’da Washington‘un Spokane şehrinde kutlanmıştır.[1] 1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge kutlamaları desteklemiş; ama resmi olarak Babalar Günü ilan etmemiştir.[3] 1966 yılında ise o dönemin başkanı Lyndon Johnson, her yıl haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanacağını açıklayan bir bildiri yayımlamıştır. 1972 yılında ise başkan Richard Nixon‘ın imzasıyla Babalar Günü yasal olarak ABD‘de resmi tatil ilan edilmiştir.
Bugün Babalar Günü. Her yıl Haziran’ın üçüncü haftasında, sosyal medya sayfaları; babalarla çekilmiş fotoğraflar, duygusal mesajlar ve çocuklarının ellerinden yazılmış notlarla dolup taşar. Bugün de öyle… WhatsApp durumlarında arkadaşlar, akrabalar, eş dost; ya babalarına olan sevgilerini anlatıyor ya da artık hayatta olmayan babalarını özlemle anıyor.
Ben ise bu satırları yazarken sağ elimle iki aylık oğlumun beşiğini sallıyorum. Sol taraımfa bilgisayarım açık, birkaç kelime karalıyorum; sonra tekrar beşiği hafifçe sallıyorum. Gözüm hem ekranda, hem oğlumda. Birkaç satır yazıyor, birkaç kez sallıyorum. Bu satırlar hem bugünü anlatıyor hem geçmişten bir yara…
Çünkü ben… Babalar Günü’nün ne anlama geldiğini yıllar sonra öğrendim.
Ben dokuz yaşımdan beri baba görmedim. Aslında dokuz yaşımdan önce de doğru dürüst bir baba görmedim. Çocukken akşamları babamızın araba sesini daha mahalleye girmeden, yüzlerce metre öteden duyduğumuzda “Baba geldi!” diye sevinmezdik. Aksine, korkudan nereye saklanacağımızı düşünürdük. Çünkü biz korkuyla büyütüldük. Ne bir şefkat gördük, ne de koruyucu bir baba omuzu…
Ben babalığı, baba olduktan sonra öğrendim.
İşten yorgun argın eve dönerken, kapıda beni bekleyen çocuklarımın “Baba geldi!” diye sevinçle bağırmaları, içimdeki eksik bir yanımı tamamlıyor gibi oluyor. O an, “Ben baba olmuşum,” diyorum gururla. Ama sonra birden, içimde bir düğüm beliriyor. Çünkü kendi çocukluğumu hatırlıyorum. Çocukların sevinçle karşıladığı bir baba değil, korkuyla saklandığı bir figürdü benim tanıdığım.
Bu yüzden Babalar Günü benim için hep biraz eksik, hep biraz yarım.
Baba sevgisiyle büyüyen insanların hislerini belki hiç anlayamayacağım. Babasını minnetle, gururla ananlarla empati kuramayacağım. Çünkü o duyguyu hiç yaşamadım. Ama bu benim için bir son değil. Ben bu zinciri kırdım. Çocuklarıma sevgiyle yaklaşarak, onlara güvenli bir omuz, şefkatli bir ses, sığınılacak bir baba olmaya çalışıyorum.
Bu yazıyı okuyan herkese, bir baba olarak bir ricam var: Çocuklarınızın kalbinde bir korku değil, bir huzur olun. Çünkü bir çocuk, baba kelimesini duyduğunda yüzünde gülümseme beliriyorsa, işte asıl Babalar Günü odur.
Tüm yüreğiyle baba olan, yüreğinde baba taşıyan, baba olmayı yüreğinde hisseden herkesin Babalar Günü kutlu olsun.
Bir yanıt yazın