Giriş
Bir sabah, gün doğmadan önce uyanın. Gözlerinizi açın, çıkın yollara; sokaklara, caddelere… Bir an için kendinizi görünmez kabul edin ve etrafınızı gözlemleyin.
Yavrusunu doyurmak için insanlara sırnaşan kediler, elinde bastonuyla dilenen yaşlı teyzeler, gün doğmadan işe gitmek zorunda kalan; o saatte evde uyuması gereken orta yaşlı kadınlar… Boş otobüs bulmak için bir durak geriye doğru yürüyen insanlar, endişeyle koşar adım yürüyenler, kazalar, kavgalar…
Arabasının tek farı yanmıyor diye durdurulup çekici ile götürülen araçlar, otobüs bileti pahalı geldiği için bisikletle, scooter ile, motorla işe gitmeye çalışan gençler… Her yerde acı, yoksunluk ve mücadele.
Ve o an, fark edersiniz:
Tüm bu gördüklerinizi siz görebiliyorken, Tanrı neden görmüyor?
Sokakların Gerçeği
80 yaşındaki bir kadının ana yolda, araçların yoğun olduğu bir yerde dilendiğini…
Kucağında bebekle, güneşin altında ya da soğukta yollarda para isteyen kadınları…
Kocalarının maaşı yetmediği için 45–60 yaş arası kadınların çalışmak zorunda kalışını…
Lösemi hastası çocuğu için tüm dünyadan yardım dilenen bir aileyi, milyon dolara ulaşsa bile kesin çözüm bulamayan çaresiz insanları…
Tüm bunlar karşısında insan sormadan edemiyor:
Bu meseleleri tek bir zengin adam bile çözebilecekken Tanrı neden görmüyor?
İnanç ve Kaynakların Kullanımı
Bir başka soru daha beliriyor:
Biz neden bizi hiç görmeyen, umursamayan bir Tanrı için bu kadar motive oluyoruz?
Onun için ibadetler yaparken, ibadetlere harcanan paralarla tüm bu sorunlar çözülebilecekken neden bu paralar başka alanlara yönlendirilmiyor?
Türkiye’de yalnızca bazı dinî harcamalara bakıldığında:
- Hac için yıllık yaklaşık 2,3 milyar lira harcanıyor.
- Her yıl 53 milyar lira değerinde kurban kesiliyor.
- Diyanet’in yıllık bütçesi 130 milyar lira civarında.
Bu rakamlar, tek başına, ülkedeki birçok sosyal sorunun çözümü için devasa bir kaynak anlamına geliyor.
Çözüm mü, Çözümsüzlük mü?
Tanrı inancı, dünyada çözüm mü üretiyor yoksa çözümsüzlüğü mü sürdürüyor?
Bu soru, sadece teolojik değil, aynı zamanda sosyolojik bir sorgulama.
Bazı din yorumları, ibadetin yanında aktif sosyal yardımı da emreder ve bu yardımlar tarih boyunca belirli ölçüde toplumsal denge sağlamıştır.
Ancak bazı yorumlar, ibadeti yalnızca ritüele indirger; dünyevi sorunları “ahirette çözülecek” diyerek geri plana atar.
Gerçek şu ki, inanç sistemleri, ancak insan davranışını sosyal faydaya dönüştürdüğü ölçüde dünyada anlamlı bir çözüm üretebilir. Aksi hâlde, gözlerimizin önünde devam eden bu manzaralar, sadece daha görünür ve daha acı hâle gelir.
Bir yanıt yazın